Hz. Muhammed s.a.v. çok yüksek faziletlerle, mükemmel ahlâk ve güzel davranışlarla dolu, sözü ve ameli birbirini tutan bir insan olarak yaşadı; fakat hayat tarzı son derece sâde idi. Hurma ağacının lifleriyle doldurulmuş bir yatak, deriden mamul bir su kırbası ve yine hurma yaprakları ile doldurulmuş yastığından başka hiçbir mefruşatın olmadığı basit bir odada yaşadı. Yemeği de sade idi, çok zaman su ve hurma, veya arpa ekmeği ile keçi sütünden ibaretti. Elbisesi, vücudun üst tarafı için bir gömlek ve hırka ile alt tarafı için ise kalınca bir örtüden ibaretti.
Bu sade yaşayışına rağmen, hayatı örnek bir hayattı. Hayatın her sahasında ve her yönüyle son derece mükemmel bir insan olarak yaşadı. Evlendi, çocukları oldu, ailesi ile huzurlu ve mutlu bir hayat sürdü, her insan gibi o da hayatın neşe ve sevincini, elem ve zorluklarını yaşadı. Hayatı boyunca herhangi bir insanın karşılaşabileceği bütün durumlar ve değişik meseleler ile yüzyüze geldi. Fakat bunlan soğukkanlılık, cesaret ve kararlılık ile karşılayarak başarıyla çözüme kavuşturdu.
Bu sadelik gündelik hayatın en ufak ayrıntılarında bile mükemmeldi. Yiyecekleri, giyecekleri, konuşması, davranışları, uyku zamanı, evdeki ve dışarıdaki hayatı, ibadeti, hanımları ve başkaları ile olan diğer münasebetleri sîret, hadis ve tarih kitaplarında kaydedilmiştir. Hz. Muhammed s.a.v.'in günlük hayatının ayrıntıları hakkında yapılan bir çalışma, onun hayatının manevî, ahlâkî ve sosyal sahalardaki üstün niteliklerini gözler önüne serecektir. 
Hz. Peygamber s.a.v. zühd ve takvanın eseri ölçülü ve az yemek yemiştir. Yediği belirtilen gıdalar hemen hemen çevresinde bulunanların hepsine şâmildir: Et, süt, arpa ve buğday ekmeği, kabak, zeytinyağı, bal, helva, sirke, hurma ve iliği severdi. Yemeğinde ilik buldu mu, parmaklan ile diğer parçalarını da araştırırdı. Sirke bulunan eve fakir denemeyeceğini belirtmiştir. Hz. Peygamber s.a.v. hais denen hurma, peynir ve tereyağından yapılan bir yemeği de severdi.
Hz. Âişe'nin rivayetine göre Hz. Peygamber s.a.c. balı ve tatlıyı severdi. (Buhari ve Tabakat İbn-i Sad). Câbir, Hz. Peygamber s.a.v.'in ailesinden katık istediğini ve katık olarak evde sadece sirke bulunduğu cevabını aldığını rivayet etmiştir. Hz. Peygamber s.a.v. onu istedi ve yemeğine koyarak "sirke iyi katıktır, sirke iyi katıktır" buyurdu (Buhari ve Müslim). Abdullah b. Cafer, Resülullah s.a.v.'ı taze hurma ve hıyar yerken gördüğünü rivayet etmiştir (Buhari ve Müslim).
Enes, bir terzinin Hz. Peygamber s.a.v.'i hazırladığı yemeğe davet ettiğini, kendisinin de Peygamber s.a.v. ile beraber gittiğini rivayet etmiştir. "Davette arpa ekmeği ve ilikli çorba ile kurutulmuş et verildi. Ben Hz. Peygamber s.a.v.'in tabakta ilik aradığını gördüm ve o günden sonra da iliği çok sevdim" (Buhari ve Müslim). Abdullah b. Haris, "Allah'ın Rasülü mescidde iken ekmek ile et getirdi ve yedi, biz de onunla birlikte yedik. Sonra kalktı ve namaz kıldı, biz de elimizi taşlarla sildikten soma onunla beraber namaz kıldık." dedi (İbn-i Mâce).
Ebû Hureyre, Hz. Peygamber s.a.v.'e et getirildiğini ve kendisine hoşlandığı etin but kısmı ikram edildiğinde ondan bir parça yediğini rivayet etmiştir (Tirmizi ve İbn-i Mâce).
İbn-i Abbas, Rasülullah s.a.v.'in en çok sevdiği yiyeceğin ekmekten yapılan tirit ve hais hurmasıyla tereyağının karışımından yapılan tirit olduğunu rivayet etmiştir. Hz. Peygamber s.a.v. "Zeytinyağı yiyiniz ve kendinizi onunla yağlayınız, çünkü o bereketli bir ağaçtandır" buyurmuştur (Tirmizi, İbn-i Mâce ve Darimi).
Ümmü Hani şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber s.a.v. bana geldi ve yiyecek bir şeyler olup olmadığını sordu. Ben biraz kuru ekmek ve sirke dışında bir şey olmadığını söyleyince 'getir onu, içinde sirke bulunan eve katıksız denemez' buyurdu." (Tirmizi). Bir keresinde Hz. Peygamber s.a.v. bir parça arpa ekmeği aldı ve arasına hurma koyarak "bunun katığı budur" buyurdu ve onu yedi (Ebû Davud).
Hz. Aişe'den, Hz. Peygamber s.a.v.'in taze hurma ile kavun yediği ve "birinin harareti diğerinin serinliği ile kırılır" buyurduğu rivayet edilir (Tirmizi). Ebû Hureyre'nin rivayetine göre Hz. Peygamber s.a.v. hiçbir yiyeceği reddetmezdi; eğer arzu ederse yerdi, hoşlanmazsa bırakırdı (Buhari ve Müslim).
Câbir, Hz. Peygamber s.a.v.'in; “Bereketin yemeğin hangi kısmında olduğunu bilemezsiniz" buyurduğunu rivayet etmiştir (Müslim).
Yine Câbir'den rivayetle Hz. Peygamber s.a.v.; "Şeytan her işinizde sizinle daima sizinle beraberdir; yemeğinizi yerken bile. Onun için şayet sizden birisi bir lokma düşürürse onu alsın, üzerini temizlesin ve yesin; onu şeytana bırakmasın. Yemeği bitirdiğinde parmaklarını yalasın, çünkü bereketin yemeğin hangi kısmında olduğu bilinmez" buyurmuştur (Müslim).
Sehl b. Sad, Allah Rasulü'nün peygamberliğe nail olduktan vefatına kadar buğday ekmeği ve elek görmediğini rivayet etmiştir. Kendisine Hz. Peygamber s.a.v.'in elenmemiş arpa ununu nasıl yediği sorulduğunda, onu öğüttükten sonra üflediklerini ve çerçöpün bir kısmı gittikten sonra ıslayıp kalanı yediklerini söylemiştir (Buhari).
Ebû Cuhayfe Hz. Peygamber s.a.v.'in "ben yaslanarak yemem" buyurduğunu rivayet etmiştir (Buhari).
Enes de, Hz. Peygamber s.a.v.'in masa gibi yüksek bir yerde ve küçük bir kâsede hiçbir zaman yemek yemediğini rivayet etmiştir.
Hz. Peygamber s.a.v.: "Yemeğe baslarken Allah c.c.’in adını anın, sağ elinizle ve önünüzden yiyin' buyurmuştur (Buhari ve Müslim). Enes'den rivayetle Hz. Muhammed s.a.v. "Şânı yüce Allah, bir kişinin bir şey yedikten sonra O'na şükretmesini sever" buyurmuştur (Müslim).
Hz. Aişe'den rivayetle Peygamber s.a.v. "sizden biriniz yemeğe başlarken bismillah demeyi unutursa bismillah vel evveli, vel ahiri (başına ve sonuna bismillah) desin" buyurmuştur (Tirmizi ve Ebû Davud).
Ebû Said el-Hudri'den rivayetle Hz. Peygamber s.a.v. yemeğini bitirdiğinde "bize yediren ve içiren ve bizi Müslümanlardan kılan Allah'a hamdolsun" diye dua ederdi (Tirmizi, Ebû Davud ve İbn-i Mâce). Ebû Eyyub'dan rivayetle Allah Rasülü yedikten ve içtikten sonra "yediren, içiren, onları hazmımızı kolaylaştıran ve çıkarmamızı sağlayan Allah'a hamdolsun" diye dua ederdi (Ebû Davud).
Ebû Hureyre'den rivayetle Hz. Peygamber s.a.v. şöyle buyurmuştur: "Eğer bir kimse geceyi yağlı elleriyle onu yıkamadan geçirirse, başına gelen belâdan ötürü yalnız kendisini suçlasın." (Tirmizi, Ebû Davud ve îbni Mâce).
Yemek âdabı ile ilgili Hz. Peygamber s.a.v.'in tavsiyelerini şöylece hülasa edebiliriz: Yemeğe başlamadan önce ve yedikten sonra ellerin yıkanması, besmele ile başlayıp dua ile bitirilmesi, sağ elle, önünden ve tabağın kıyısından alınması, ellerin sağa sola dayanmaması, bağdaş kurup oturulmaması, yüzü koyun yatarken yenilmemesi, sofraya konan yemek hoşa gitmediği takdirde tenkit edilmemesi, ekmeğin küçük parçalara bölünmesi, kırıntı şeklinde düşen parçaların atılarak israf edilmemesi, sarımsak soğan gibi kokularıyla başkasını rahatsız edici gıdaların çiğ yenilmemesi.
Hz. Peygamber s.a.v.; "Allah nazarında yemeklerin en hoşu, üzerine uzanan ellerin çok olduğu yemektir" (et-Tergîb) ve "Hep beraber yiyin, dağılıp ayrılmayın, zira bereket cemaatledir" buyurdu. (İbn-i Mâce).
Enes, Rasülullah s.a.v.'in bir şeyi içerken üç kere nefes aldığını rivayet etmiştir (Buhari ve Müslim). Bir diğer rivayette Müslim Hz. Peygamber s.a.v.'in "böyle içmek susuzluğu daha çok giderir, daha sıhhatlidir" buyurduğunu eklemiştir. İbn-i Abbas, Hz. Peygamber s.a.v.'in, su kabının ağzına dudakları da-yayarak su içilmesini yasakladığını rivayet etmiştir (Buhari ve Müslim).
İbn-i Abbas, Hz. Peygamber s.a.v.'in yemek ve su kaplarının içerisine (içerisinde çer-çöp olsa dahi) üflenmesini yasakladığını rivayet etmiş-tir (Ebû Davud ve İbn-i Mâce).
Yine İbn-i Abbas'tan gelen bir rivayette Peygamber s.a.v. "develer gibi hiç durmaksızın içmeyin, iki veya üç kerede için. İçmeye başlarken bismillah, içtikten sonra elhamdülillah deyin" buyurmuştur (Tirmizi).
Bunlara, suyu bardağın kırık kısmından içilmemesi, kapların ağzının açık bırakılmaması, su üzerindeki yabancı maddenin dökülerek çıkarılması gibi tavsiyeler de ilave edilmiştir
İbn-i Abbas Rasülullah s.a.v.'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Sizden biriniz yemek yediği vakit şöyle desin: 'Ey Rabbimiz! Bu taamı bize bereketli kıl, bize ondan daha hayırlısını tattır.' Süt içtiği vakit şöyle desin: 'Ey Rabbimiz! Bu sütten bize bereket ver ve onu bize ziyâde eyle, çünkü yiyecek ve içeceklerden hiçbiri sütten daha doyurucu değildir." (Ebû Davud ve Tirmizi)!
İnsanların Allah'a en çok bağlı, en muttakisi, en doğru ve hayırlısı şüphesiz ki Hz. Muhammed s.a.v.'dir. Medine Devleti'nin başkanı olduğu zaman dahi Beytü'l-mal (devlet hazinesin)in bütün gelirlerini halka dağıtmış, kendisi ve ailesi ise fakirliğe yakın, sâde ve mütevazı bir hayat sürmüştür. Ebû Hureyre'den rivayet olunan bir hadislerinde Rasülullah s.a.v.: "Allah'ım, beni yoksul olarak yaşat, yoksu; olarak canımı al ve yoksullarla haşreyle"_diye dua etmiştir. Bir başka duası da; "Ey Rabbim! Âl-i Muhammed'e geçinecek kadar nzık ver!" şeklindeydi. (Buhari ve Müslim).
Hz. Aişe şöyle söylemiştir: "Biz âl-i Muhammed, ateş yakıp üzerine tencere koyarak sıcak yemek pişirmeden ay geçtiği olurdu. Bizim başlıca gıdamız hurma ve su idi." (Buhari). Yine Hz. Aişe'nin anlattığına göre Hz. Muhammed s.a.v.'in ailesi onun vefatına dek hiçbir zaman ardarda iki gün kâfi miktarda arpa ekmeğine sahip olmamıştır. Rivayetlerde daha çok hurma ve sudan ibaret bir yemeği dahi doyasıya yiyemedikleri, Rasülullah s.a.v.'in vefatına kadar onun ve ailesinin yemeklerinden artakalan bir şey olmadığı belirtilmiştir (Buhari, Müslim ve Tabakat-ı İbn-i Saad).
Nu'mân b. Beşîr "Arzu ettiğiniz yiyecek ve içecekleri bulamadığınızdan mı yakınıyorsunuz? Ben, Peygamberimizin kamını doyurmak için hurma bulamadığını gördüm" demiştir (Müslim). Sa'îd Makbûrî, Ebû Hureyre'nin önlerinde kuzu kızartan kişilerin yanından geçerken davet edildiğinde bunu reddederek "Allah Rasülü dünyayı karnını arpa ekmeği ile bile doyurmadan terk etti" dediğini rivayet etmiştir (Buhari). Enes, Hz. Peygamber s.a.v.'in ailesinin akşamları buğday veya bir başka tahılları olmadığını rivayet etmiştir (Buhari).
Ebû Hureyre, Hz. Peygamber s.a.v.'in açlık sebebiyle karnına taş bağladığını rivayet etmiştir (Tabakat). Mesrûk b. el-Ecdâ bir gün Hz. Aişe'nin hadis rivayet ederken aniden gözyaşlarına boğulduğunu rivayet etmiştir. Ümmü'l Mü’minin'i neyin ağlattığını sorduğunda Hz. Aişe "ben yiyecekle doymadım, fakat Allah Rasûlü'nün 4 ay ardarda buğday ekmeği yemediğini hatırlayınca ağladım" dedi (Taba-kat).
Ebû Hureyre, bir ay boyunca ekmek veya yemek pişirmek için olsun ateş yanmadığını rivayet etmiştir. Bunun üzerine dinleyenler, "Ey Ebû Hureyre! Bu insanlar nasıl yaşıyordu?" diye sorunca, o da "hurma ve su ile. Bir de -Allah onları mükâfatların en iyisi ile mükâfatlandırsın- sağmal hayvanları olan bir Ensârî komşuları vardı, o biraz süt verirdi." dedi (Tabakat).
Nevfel b. îyaz el-Huzlî, Abdurrahman b. Avf in yakın arkadaşı olduğunu rivayet etmiştir. Bir gün onu evine götürdü. Misafir evde yıkanıp çıktıktan sonra beraber oturdular. Önlerine bir tepsi içinde ekmek ve et getirildi. Abdurrahman b. Avf gözyaşlarına boğuldu. el-Huzlî "Ey Ebû Muhammed! Seni ağlatan nedir?" dedi. Abdurrahman b. Avf "Allah Rasulü ne kendisi ne de ailesi arpa ekmeğiyle tam doymadan vefat etmişti. Bilmiyorum, geride bırakılan bizler için bu et ve ekmek hayırlı mıdır?" dedi (Tabakat).
İbn-i Şihâb'dan rivayette Ebû Hureyre Mugîre b. Ahnas'ın yanından geçerken ona yemeğinin ne olduğunu sordu. O da nekiy ekmeği ile iyi et dedi. Ebû Hureyre "nekiy nedir?" dedi. O da "elenmiş buğday ekmeği" dedi. Ebû Hureyre hayretle; "Ey Mugîre! Sana şaşıyorum; Rasülullah s.a.v. (vefatına kadar) ekmek ve zeytinyağı ile bile olsa bir günde iki öğün yememiştir. Hâlbuki sen ve arkadaşlarınız burada dünyayı israf ediyorsunuz" dedi. Ve kendi çocukları imişçesine parmaklarına vurdu (Tabakat).
Hz. Aişe, Allah Resulü'nün hiçbir vakit karnında iki çeşit yiyeceği bir arada bulundurmadığını rivayet etmiştir. Et, hurma veya ekmek yemişse onlara başka bir şey eklemez, çeşitlemezdi (Tabakat). Hamd b. Hutel, Hz. Aişe'nin şöyle söylediğini rivayet etmiştir: "Bir gece (babam) Ebû Bekr bir keçi butu getirdi. Onu Rasülullah s.a.v. ile birlikte doğradık. Birisi 'onu yağ kandili olmadan mı doğradınız?' dedi. Ben de 'eğer yağımız olsaydı onunla ekmek yerdik' dedim." Hz. Muhammed s.a.v.'in ailesinin hiç ekmek veya yiyecek pişirmeden geçirdiği aylar olurdu. Hamd b. Hutel bunu Süfyan'a söylediğini, bunun da arka arkaya iki ay vaki olduğunu anlattığım rivayet eder (Tabakat).
Ümran b. Zeyd el-Mednî babasından rivayetle şu olayı anlatmıştır: "Hz. Aişe'nin yanına gittik ve es-selâmû aleykûm ya ümmü'l mü'minîn!' dedik. O da aleykûmu's-selâm dedi ve gözyaşlarına boğuldu. Ağlamasının sebebini sorduk. O da 'sizlerden bazısı pek çok çeşit yiyecek yiyor ve sonra da yediklerini eritmek için ilaç arıyor. Bundan sebep Rasülullah s.a.v.'i hatırladım; bu hatıra beni ağlattı. O bu dünyayı terk ettiğinde bir günde iki kere yemek yemiş değildi. Hurma yediğinde ekmek yemez, ekmek yediğinde hurma yemezdi. Beni ağlatan işte budur' dedi." (Taba-kat).
Enes, (annesi) Ümmü Süleym'in Rasülullah s.a.v.'a gönderdiği bir tepsi hurmayı hanımlarına dağıttığını, kendisinin ise çömelerek ancak açlığını giderecek kadar yediğini rivayet etmiştir (Tabakat). Ebû Hureyre, Hz. Peygamber s.a.v.'in aç durduğunu söyledi. Râvi bunun sebebini sorduğunda Ebû Hureyre şöyle cevapladı: "Daima etrafından bulunan insanların çokluğu, misafirleri ve onunla sadece bu gayeyle beraber bulunanlar sebebiyle. O ashaptan veya mescidden onu takip eden muhtaçlar olmaksızın hiçbir öğün yemek yememiştir.' Allah ona Hayber’de zafer nasip ettiği zamandır ki insanlar biraz rahatladılar. Fakat bundan önce geçim zor ve kazanç azdı. Arabistan kum, taş ve kayalarla kaplı ve dolayısıyla ziraate elverişli olmayan bir yer idi. Halk genellikle hurma yerdi. Allah Rasülü Medine'ye hicret ettiğinde insanların durumu buydu. O günden Hz. Peygamber s.a.v.'in vefatına kadar Sa'd b. Ubâde'nin cömert eli O'na daima uzanmıştı; pek çok ensârî de aynı yardımı yaptı. Hz. Peygamber s.a.v.'in ashabı çok yumuşak başlı idi. Buna karşı Hz. Peygamber s.a.v.'in mükellefiyetleri pek fazla idi ve Medine'ye hicret edenlerin sayısı da devamlı artıyordu; hayat zordu. Esas mahsûl, insanların omuzlarında ve develerde taşınan meyveler ve hurma idi. Kuraklık olduğu zaman meyve ve hurmanın bile kıtlığı olurdu. (Tabakat).
Ömer b. Hattab şöyle rivayet eder: "Rasülullah s.a.v.'ı görmeye gittim ve onu hasır üzerinde uzanırken buldum. Hasırla arasında bir örtü yoktu ve hasırın izi vücudunda görülüyordu. 'Ey Allah'ın Rasulü! Ümmetini zengin etmesi için Allah'a dua et; Allah'a inanmamalarına rağmen, Allah Rumları ve Acemleri zengin kılmıştır' dedim. O da: 'Böyle mi düşünüyorsun ey İbn-i Hattab? Onlar mükâfatları bu dünyada verilenlerdir.' buyurdu." Bir başka rivayete göre ise şöyle buyurmuştur: "Onların bu dünyaya, bizimse ahirete sahip olmamızdan hoşnut değil misin ey Hattaboğlu?" (Bu-hari ve Müslim).
Ebû Talha, "Biz Allah Rasülü’ne açlıktan şikâyet edip, açlığımızı bastırması için karnımıza bağladığımız taşlan gösterince Allah Rasülü elbisesini kaldırdı ve karnı üzerine bağladığı iki taşı gösterdi." dedi. (Tirmizi). Bu hadis Hz. Muhammed s.a.v.'in sâde, zâhidâne ve yüksek faziletlerle dolu hayatını yansıtır.
Kaynak: Sîret Ansiklopedisi, Hz Muhammed s.a.v. İnkilâb, c 3, s 216-224