Fıkıh: Kur'an-ı Kerim'de ve hadislerde, Allah'ın insanoğluna verdiği imkân ve nimetlerin hatırlatılması ve süregelen bazı yanlış inançların düzeltilmesi amacıyla veya hayatın ve beşeri ilişkilerin tabii bir unsuru olarak yahut ibadetler ve hukuki işlemler bağlamında etlerinin ve kendilerinden faydalanmanın helâl ya da haram oluşu gibi dini-fıkhi hükümlerin açıklanması için birçok hayvandan grup, cins ve tür isimleriyle sıkça söz edildiği görülür.
Kur'an'da iyi ve temiz şeylerin helâl, pis şeylerin haram kılındığı (el-Maide 5/5; el-A'raf 7/157), açıkça yasaklananlar dışında yeryüzündeki yenilebilir maddelerin, bu arada hayvan etlerinin kural olarak helal (el-Maide 5/1; el-En'am 6/145; en-Nahl 16/115-1 ı 6), meyte, kan, domuz eti ve Allah'tan başkası adına kesilen (el-Bakara 2/173; el-En'am 6/145; en-Nahl 16/115). kendiliğinden ölen, boğulmuş, vurulup öldürülmüş, uçuruma yuvarlanıp ölmüş veya boynuzlanıp öldürülmüş, yırtıcı hayvanlar tarafından öldürülüp bırakılmış, kutsanan taşlar üzerine kesilip kurban edilmiş hayvanların haram kılındığı, eğitilmiş avcı hayvanların yakaladığı (veya öldürdüğü) hayvanların helâl olduğu (el-Maide 5/3-4). Allah'a büyükbaş ve küçükbaş hayvanların kurban edilmesi (el-Hac 22/28,34,36; el-Kevser 2), üzerine Allah adı anılmadan kesilen hayvanların yenilmemesi gerektiği (el-En'am 6/121) ve deniz hayvanlarının yine kural olarak helâl sayılması (el-Maide 5/96) gibi fıkhî hükümler bulunmaktadır. Yahudilere de tırnaklı hayvanların, sığır ve davarın iç yağlarının haram kılındığı bildirilmiştir (el-En'am 6/146) Hadislerde ise ayetlerde zikredilen hususların açıklamasından başka, hayvanlara şefkat ve merhametle davranmaktan şer'i kesim usullerine, salya ve artıklarının temizliğinden verdikleri zararların tazminine kadar birçok konuda ayrıntılı hüküm tavsiyelerin yer aldığı görülür.
Gerek ayet ve hadislerle çeşitli hayvan grup ve türlerine dair birtakım dini-hukuki hükümlerin getirilmesi, gerekse hayvanların insan hayatının ve hukuki işlerinin tabii bir parçasını teşkil etmesi sebebiyle onların korunması ve hakları, hangi cins ve türlerinin yeneceği yahut yenmeyeceği, kesilmeleri, mal olarak statü ve zekâtları, avlanma ve avcılıkta kullanılmaları, beslenmeleri, yol açtıkları veya onlara verilen zararın tazmini ve akde konu edilmeleri gibi birçok mesele İslam âlimleri tarafından ayrıntılı biçimde incelenmiş ve haklarında çeşitli tartışma örneklerinin sergilendiği zengin bir literatür oluşturulmuştur. Yapılan incelememelri aşağıdaki ana başlıklar altında toplamak mümkündür.
1. Hayvanlara Karşı Şefkatli ve Merhametli Olmak (hayvan hakları)
Hayvanları insanların hizmetine veren ve çeşitli şekillerde onlardan faydalanılmasını helal
Allah Teâlâ buna karşılık hayvanla, merhamet ve şefkat gösterilmesini emreder. Hz. Peygamber'in, "Merhamet edene Allah da merhamet eder; yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin" (Ebû Davud, "Edeb", 58) mealindeki hadisiyle insanları hayvanlara karşı iyi davranmaya yönlendirdiği aç veya susuz bırakılmaları, dövülmeleri yavrularının alınması, yarışma düzenlenerek dövüştürülmeleri, güçlerini aşan ölçüde yük taşıtılması gibi kötü muamele yapılmasına şahit olunca müdahalede bulunarak ilgilileri uyardığı görülmektedir.
Zaman zaman geçmiş ümmetlerin iyi ve kötü davranışlarından örnekler anlatan Resul-i Ekrem, günahkar bir kişinin susamış bir köpeğe zor şartlar altın da su temin ettiği için Allah tarafından bağışlandığını (Buhari-Şirb 9; Mezâlim 23; Müslim-Selam", 153, 154, 155), bir kediyi hapsederek açlıktan ve susuzluktan ölmesine yol açan bir kadının da bu yüzden cehennemlik olduğunu (Buhari-Bedü'l-Halk 16; Müslim-Selam 151-152; Tevbe 25) haber vermektedir. Yine Resülullah, bir deveye binen Hz. Aişe'ye hayvana şefkat ve merhametle davranmasını tavsiye etmiş (Müslim-Birr 79; Ebû Davud-Edeb 10).
Kendisini görünce inleyen bir devenin yanına gidip başını okşadıktan sonra sahibini, "Senin eline verdiği bu hayvan hakkında Allah'tan korkmuyor musun? Hayvan bana, senin onu aç bıraktığından ve çok yorduğundan şikâyet etti" diyerek azarlamıştır (Ebû Davud-Cihad 44)
Açlıktan karnı sırtına yapışmış bir deve görünce de, "Bu dilsiz hayvanlar hakkında Allah'tan korkun" buyurmuş (Ebû Davud-Cihad 44).
Sağım sırasında koyunların memelerinin incinmemesi ve çizilmemesi için sağıcıların tırnaklarını kesmelerini istemiştir (Abdülhay el-Kettanî, II, 369). Ayrıca Hz. Peygamber'in, yavruları alındığı için ıstırap içinde kanat çırpan bir kuşu görünce bunu yapanları uyardığı ve yavruların geri verilmesini emrettiği (Ebû Davud-Cihad 112).
Canlı hayvanın bağlanıp hedef haline getirilmesini ve ona atış yapılmasını yasakladığı, hatta bazı rivayetlere göre böyle yapanları lanetlediği (Buhari-Zebâ’ih 25; Müslim-Şayd 58-60).
Bindiği deveye bedduada bulunan bir kadının hayvandan aşağı indirilmesini istediği (Müslim-Birr 80) ve böylece hayvanlara hakaret edilmesini dahi hoş karşılamadığı, onların özellikle başlarına vurularak dövülmelerini, yüzlerine damga basılmasını (Müslim-libâs 106-112), hayvanlar arasında güreş ve dövüş tertiplenmesini (Ebû Davud-Cihad 51; Tirmizi-Cihad 30), etlerini yeme niyeti olmaksızın sırf zevk için avlanmalarını (Nesâî-Edâhî 42; İbn Hibban, Vii, 557) yasakladığı bilinmektedir.
Hz. Ömer'in, devesine gücünün üzerinde yük yükleyen bir kişiyi cezalandırdığı, bir devenin palan sürtmesinden meydana gelen yarasına elini sürüp, "Senin başına gelen şeyden de sorguya çekilmekten korkarım" dediği.
Ömer b, Abdülaziz'in, hayvanlara ağır gem ve koşum takımı vurulmaması, nodulla dürtülmemesi, develere 600 rıtıldan (yaklaşık 230 kg.) fazla yük yüklenmemesi hususunda görevlilere tâlimat gönderdiği rivayet edilir (Abdülhay el-Kettânî II. 369).
İslam hukukçuları hayvanların canlarını acıtacak şekilde dövülmesini, aç bırakılmasını, güçlerinin üstündeki işlerde çalıştırılmasını suç kabul etmişler ve bunları yapanlara müdahale etmeyi muhtesiplerin görevleri arasında saymışlardır (Maverdî. s. 337). Onlara göre hayvanların hayatlarının devamını sağlamak Allah'a karşı yerine getirilmesi gereken bir görevdir.
İnsanı sahibi bulunduğu hayvanın bakımından sorumlu tutan hukukçular bu konuda kusuru görülenlerin ikaz edileceğini, bunun etkili olmaması halinde kişinin hayvanı satmaya veya eti yenen türden ise kesmeye zorlanacağını söylerler. Hayvanın verimini kaybetmesi halinde de aynı hüküm geçerli sayılmış, eti yenmeyen türden ise sırf bu sebeple itlafı caiz görülmeyip sahibinin ona bakmakla yükümlü bulunduğu vurgulanmıştır. Sahibi belli olduğu halde kendisine ulaşılamaması durumunda hayvanın bakımı devletçe sağlanır ve yapılan harcamalar daha sonra sahibinden alınır. Sahipsiz ve güç durumda kalmış hayvanların bakımı ve beslenmesi için vakıflar kurulduğu bilinmektedir (Çataltepe, s. 5556).
Hayvanların iğdiş edilmeleri ise tartışmalıdır. Bu işlem bazı fakihler tarafından eziyet telakki edilip yasaklanırken bazı âlimlerce faydaları göz önünde tutularak caiz görülmüştür (bk. HADIM). Öte yandan İslam âlimleri hayvanların bir kısmının zararlı olmasını dikkate alarak ve Hz. Peygamber'den yılan, akrep, delice kuşu, fare ve saldırgan köpeğin ihramlı iken dahi öldürülebileceğine dair rivayet edilen hadisin (Buhari-Cezâ’ü's-Şayd 7) kapsamını genişleterek insanların malına veya canına zarar veren bütün hayvanların öldürülebileceği sonucuna varmışlardır.
2. Hayvanların Evde Beslenmesi, Satışı ve Kiralanması
Sahih hadis mecmualarında, sahabeden Ebû Umeyr'in çocuk yaşta iken evinde serçe veya kanarya cinsinden küçük bir kuş (nugayr) beslediği ve bu kuşun ölmesi üzerine Hz. Peygamber'in onun gönlünü aldığı rivayetine yer verilmektedir (Buhari-Edeb 81, 112; Müslim-Edeb 30). Fakihler bu rivayetten hareketle eziyet etmemek, aç ve susuz bırakmamak şartıyla kafeste kuş beslenmesini caiz görmüşlerdir, Yine Resul-i Ekrem'in, evinde vahşi bir hayvan beslediği yalnızlıktan yakınan bir sahabeye de güvercin veya horoz beslemesini tavsiye ettiği rivayet edilir (Müsned VI, 112; Heysemt IV, 67; Abdülhay el-Kettani, II, 371). Ayrıca o dönemde evlerde kedi beslendiği ve ünlü sahabeden Ebu Hüreyre’ye "kedicik babası" anlamına gelen bu künyenin, koyun otlatırken bulduğu kedi yavrularını eteğine koyup onlarla oynadığı için verildiği bilinmektedir (Tirmizi Menakıb 14; Hâkim 506). Bu sebeple köpek gibi hakkında özel bir yasaklama bulunmadıkça veya hayvan için eziyet, çevre için kirlilik ve rahatsızlık teşkil etmedikçe evde hayvan beslemenin kural olarak caiz sayıldığı söylenebilir.
Genelde, mubah yollarla faydalanılması mümkün olan şeylerin satışına izin veren hukukçular hayvanların satışında da aynı prensipten hareket ederler. Yalnız avcılıkta kullanılanlar dışındaki yırtıcı hayvanlarla yılan, fare, akrep vb. zararlıların satışını caiz görmezler.
Müslümanların domuz beslenesi veya alıp satması yasaktır. Bazı âlimler köpek için de aynı kanaati taşırken bazıları av ve çoban köpeği beslemenin caiz oluşundan hareketle bunların ve hatta her türlü köpeğin satışını caiz görürler. Hz. Peygamber'in, av ve çoban köpekleriyle tarla bekleme amacına yönelik olanların dışında köpek beslemenin caiz olmadığını, besleyenlerin her gün sevaplarında bir miktar eksilme olacağını (Buhari-Bed'ü'l-Halk 17; Müslim-Taharet 93), köpek giren eve melek girmeyeceğini ifade ettiği (Buhari-Bed'ü'l-Halk 7, 17; Müslim-Libas 81, 83) ve bir ara onun emriyle köpeklerin öldürüldüğü, ancak daha sonra bunu yasakladığı rivayet edilmektedir (Buhar-i Bed'ü'l Halk17; Müslim-Taharet 93, Müsakat 46, 47).
Köpeklerin öldürülmesine dair uygulama yukarıda zikredilen saldırgan ve kuduz köpeklerle ilgili olmalıdır (ayrıca bk. KÖPEK). Bazı İslam âlimleri, özelliklerini tespit etme ve bunlara uygun hayvan bulmadaki zorlukları ileri sürerek hayvanların selem akdiyle satışını caiz görmezler. Buna karşılık hayvanın türü, yaşı, cinsiyeti ve rengi gibi hususiyetleri belirlenerek selem akdiyle satışını meşru görenler de vardır.
Hayvanların kiralanmasında, mubah maksatlarla kendilerinden faydalanmanın mümkün olması esas alınmakla birlikte elde edilecek menfaatin belirlenebilirliği de ayrıca önem arz eder. Mesela namaz vaktinde ötsün diye horoz ve sütü, yünü veya kılı için hayvan kiralanması, akid konusundaki belirsizlik ve bilinmezliğin taraflar arasında çekişmeye yol açabilecek boyutta görülmesinden dolayı caiz görülmemiştir. Erkek hayvanların damızlı k olarak kullanma amacıyla kiralanmasının fakihler arasında tartışmaya yol açması da aynı gerekçeye dayanır. Av için köpek ve diğer avcı hayvanların kiralanması ise caizdir
3. Eti Yenen ve Yenmeyen Hayvanlar.
İnsanın beslenmesinde önemli bir yeri olan hayvanı gıdalarla ve bilhassa hayvan etleriyle ilgili olarak İslam Dini’nin getirdiği kayıtlayıcı hükümler, bu konuda yeryüzünde mevcut gelenekler ve inanç çevreleri arasında orta bir yolu temsil ettiği gibi önceki semavi dinlerle ve insan tabiatıyla da uyum gösterir. Kur'an-ı Kerim'de, taşkınlıkları ve zulümleri sebebiyle İsrailoğulları’na cezai bir müeyyide olarak bazı hayvanların tamamen, bazı hayvanların da belirli kısımlarının haram kılındığı bildirilir (el-En'am 6/146). Yeni Ahid'de domuzun haram kılındığına dair açık bir ifadenin yer almaması, üstelik ağza giren şeyin değil ağızdan ve kalpten çıkan şeylerin insanı kirleteceği (Matta, i 5/1 i, 18; Markos, 7/15-23), çarşıda satılan her şeyin yenebileceği (Korintoslular'a Birinci Mektup, i 0/25) gibi ifadeler.
Tevrat'ta yer alan haramların Hıristiyanlar tarafından sonradan helal sayıldığı ve İncil'in de bu yönde tahrif edilerek yeme içme sınırının çok geniş tutulduğu izlenimini vermektedir (bk. DOMUZ).
Cahiliye Arapları'nın deve ve koyun gibi esasen eti yenen hayvanlardan belirli özelliklere sahip olanlara özel isimler verip kutsallık atfetmelerinin, onları putlara kurban adayarak veya serbest bırakarak kendilerine haram saymalarının Kur'an-ı Kerim'de (el-Maide 5/1 03; el-En'am 6/136, 138-140, 143-144) ve hadislerde (Buhari-Âkika 3,4; Müslim-Edâhi 38) kınanması da yine İslam'ın bu konuda orta bir yol takip etmesinin sonucudur.
Kur'an-ı Kerim'de, yeryüzündeki bütün imkânların insanlığın emrine verildiği sıkça vurgulanarak iyi ve temiz şeylerin helal; pis ve iğrenç şeylerin haram kılındığı belirtilmiştir (el-Bakara 2/172; el-Maide 5/4; el-A'raf 7/32). Ancak yenmesi mutat olan deve, sığır ve koyun gibi türlere veya deniz hayvanlarına çeşitli vesilelerle yapılan atıflar hariç etleri yenilebilecek hayvanlarla ilgili bir döküm verilmemiş, yenilmemesi gerekenler içinde de sadece domuzun adı bildirilmiştir.
Bu husustaki diğer yasaklar daha çok hayvanın ölüm şekli, kesim usul ve amacıyla ilgilidir (el-Maide 5/3; el-En'am 6/121, 145). Kur'an'ın ifade tarzından, yiyecekler için İslamiyet'te temel kuralın helallik olduğu, aksi yönde delil bulunduğu takdirde haramlık hükmünün söz konusu edilebileceği anlaşılmaktadır. Hadislerde bununla ilgili daha ayrıntılı hükümlerin yer aldığı ve bazı ölçülerin getirildiği. bunların da netice itibariyle Kur'an'daki ilkeleri açıklayıcı mahiyette olduğu görülür. Mesela hadislerde köpek dişli yırtıcı hayvanların ve pençeli yırtıcı kuşların etlerinin yenmeyeceğinin belirtilmesi (Müslim-Şayd 15,16; Ebû Davud-Et’ime 32; Tirmizi-Şayd 9, 11) veya bazı hayvan cins ve türleriyle ilgili özel açıklamalar böyledir.
Ancak Hz. Peygamber'in yiyecekler konusundaki uygulamalarının ve şahsı tercihlerinin daima dini bir emir ve yasak olarak değerlendirilmemesi gerektiği bu husustaki hadislerin sahih kabul edilip edilmemesi, aynı konuda farklı rivayetlerin bulunabilmesi, ayet ve hadislerde geçen ilke ve ölçülerin yorumlanması ve somut olaylara indirgenmesinin zorluğu, bölgeler arasında örf, adet ve hayvanları adlandırma farklılığının bulunması gibi birçok etken fıkıh mezheplerinin, hatta mezhep içinde fakihlerin farklı görüş geliştirmelerine yol açmış, sonuçta eti yenen ve yenmeyen hayvanlar üzerine klasik dönem fıkıh literatüründe zengin bir bilgi birikimi oluşmuştur.
Sığır, davar, deve, tavşan, tavuk, kaz, ördek, hindi gibi evcil ve geyik, ceylan, dağ keçisi, yabani sığır ve zebra gibi vahşi hayvanlarla pençeleriyle kaparak avlanmayan güvercin, serçe, bıldırcın, sığırcık, balıkçıl gibi kuşların helal olduğunda fakihler görüş birliği içindedir. Çekirge de sünnette yenebileceğine dair özel hüküm bulunması sebebiyle helaldir (Buhari Zeba’ih 13; Müslim-Zeba'ih 52; Ibn-i Mace-Erime 31).
Bu sayılan hayvanların bir kısmının helalliği "En'am" veya "behîmetü'l-en'am" adlandırmasıyla Kur'an'da tasrih edilmiş (el-Maide 5/1; el-Hac 22/28-30), diğerleri de Kur'an'ın "yiyiniz" dediği iyi ve temiz şeyler (tayyibat) kapsamında kabul edilmiştir.
Domuzun haram olduğu Kur'an'ın açık hükmüyle sabittir (el-Bakara 2/173, el-Maide 5/3; el-En'am 6/145; en-Nahl 16/116). Bundan başka,
a) Yırtıcı hayvanlar grubundan olan, yani alt ve üst çenelerindeki dört uzun ve sivri dişiyle kapıp avlanan ve kendisini bu yolla savuna-evcil olsun olmasın- kurt, aslan, aslan, pars, maymun, sırtlan, köpek, kedi gibi hayvanlar;
b) Pençesiyle kaparak avlanan doğan, şahin, kartal, akbaba gibi yırtıcı kuşlar;
c) Yırtıcı olmamakla birlikte kuzgun, karga gibi leş ve pis şeyler yiyen kuşlar;
d) Tabiatı itibariyle iğrenç bulunan yılan, fare gibi hayvanlar;
e) Akrep, sinek ve böcek gibi zararlılar fakihlerin büyük çoğunluğu tarafından haram görülmüştür.
devamı sayfa 2