Anasayfa / Kemâl Özer / Bir haber geldi: Kardeşinle evlenmişsin…
Kemâl Özer

Kemâl Özer

Eklenme Tarihi: 07 Mart 2013 00:00

Bir haber geldi: Kardeşinle evlenmişsin…

İlk açıklamasında çok kararlı gözüken yeni Sağlık Bakanı, tepkiler üzerine şu ana kadar 4 açıklama yaptı. Konuşmaları dikkatle incelendiğinde, her savunmanın bir adım geri çekilme olduğu görülebilir.

Yine tepkiler üzerine önceki gün iktidar partisi, doktor ve eczacı milletvekilleri ile bir değerlendirme toplantısı yapmış. Sonuç ne çıktı, kim ne görüş bildirdi, şimdilik bilmiyoruz.

ANNE SÜTÜ BANKASI KİMİN FİKRİ?

Malum hangi taşı kaldırsanız altında ya Rockefeller Vakfı, ya ona bağlı Harvard Üniversitesi, ya taşeron Dünya Bankası, IMF, Dünya Sağlık, Ticaret ve Tarım örgütleri gibi küresel şeytanların oluşumları çıkar. Meğer ‘anne sütü bankası’ da bunların projesiymiş…

Proje 15 yıl kadar önce planlanmış ve son 10 yıldır da bazı ülkelerde sahneleniyor. 2000’li yılların başında vizyona giren proje için ciddi kaynaklar ayrılmış. Sonrasında Kuzey Amerika İnsan Süt Bankalar Birliği (HMBANA) ve International Breast Milk Project (IBMP)’yi kuruyorlar, daha doğru ifadeyle tezgâhlıyorlar.

Hepatitli annelerin çocuklarını emzirmemesi, Afrikalı çocukları kurtarmak gibi gayet insani bir kılıf giydirilen projeden ne çıkar amaçlanmış olabilir acaba?

Bu yapıların adı geçen her projesi, benim için azaptır. Çünkü bunların insanî gibi gösterdikleri her adımlarının altında vahşi bir amaç, fıtratı bozucu şeytanî bir emel, alçak bir gaye vardır. Yıllar önce tezgâhladıkları aile planlaması gibi uygulamalarla insanlığı kısırlaştırdılar.

BİLL KILIĞINA GİREN VARLIK, AFRİKAYI NEDEN AŞILIYOR?

Afrika’daki çok etkili olmayan doğum kontrol sistemleri en büyük korkularıymış. Bu nedenle ‘Bill & Melinda Gates Vakfı’ taşeronluğunda, Afrikalı ve Asyalı çocukların aşılanması için on milyarlarca dolar harcıyorlar. Aşı yapılan çocukların önemli bir kısmı ya ölüyor, ya da felç kalıyor. Bahtı açık olup yaşayabilenlerin önemli bir kısmının savunma sistemleri baskılanıp/bozulup birçok hastalığa yakalandırılıyor. Hayatta kalanların ise kısırlaştığına gözlerimizle tanık olacağız.

Benzer aşıların ne yazık ki ülkemize de uygulandığını görüyoruz. Şu an 17 çeşit aşı şantaj ve tehditle bu ülkenin çocuklarına uygulanıyor. Ailelerin kapıları tekmeleniyor. Tehdit ediliyor. Davalar açılıyor. Çocuklar kaçırılıp zorla aşılanıyor. (2012’de küresel ilaç firmalarından 400 milyon dolarlık aşı satın almışız.) Ama şükür hâlâ direnenler var! Üstelik bunların çocukları gelen haberlere göre daha sağlıklı.

Anne sütü bankası meselesi de bu “derin” stratejilerin ürünü. Dünya çapında çok güçlü bir lobi faaliyeti ile akademik ve bürokratik çevreler zihinsel olarak hazırlandı. Son 10 yılda uygulanan sağlık politikasının nasıl derin bir proje olduğunu, konuyu kimin yazıp, kimin editörlük yaparak sahnelediğini “Sağlık reformunun doğru yapılanması” adlı bu çalışmada görebilirsiniz.

NEDEN İZMİR?

Türkiye, anne sütü bankasının ilkini 8 Mart’ta İzmir’de açacakmış. (İnşAllah açamaz veya açarsa da akamete uğrar.) ‘İnsan sormadan edemiyor neden İzmir?’ diye. Bu bir ihtiyaçsa, daha fakir ve daha küçük şehirlerde başlaması gerekmez miydi?

Projeye göre, annelere birer süt sağma makinesi vereceklermiş. Mazur görün ama kadınların memelerine her gün sütü sağılan varlık gibi makine takıp sağacaklar. Bu kadını aşağılayan bir hâl değil mi?

SAĞILAN SÜTTE BAKTERİ OLUŞUR

Yavrunun emmesi için Allah (c.c.) tarafından en sağlıklı şekilde yaratılan süt, memeden hava ile temas etmeden bebeğin ağzına geçer. Bu sayede zararlı bakteri oluşmaz. Oysa uygulanacak sistemde, süt hava ile temas edeceği için yüz binlerce zararlı bakteri oluşacak.

Beylerin buna da çözümleri varmış. Ne yapacaklar peki? “Pastörize” edecekler. Pastörize etmek, endüstriyel ışıl işleme tabi tutmaktır. Amaç; zararlı bakterileri yok etmek. İşlemin yararlı ve zararlı bakterileri seçmek gibi bir yeteneği olmadığından, yararlı/zararlı ne varsa hepsini yok ediyor. Sütün yapısı bozuluyor. Sütteki bebeği koruyucu nitelik ortadan kalkıyor. Sonra da Bill’in aşılarıyla aşılar kurtarırız ayağı... Dahası bu işlenmiş sütü, o minicik bebeğin pankreasının sindirmesi imkânsız.

Bu konuda Prof Dr Olcay Kandemir şunları söylüyor: “Süt pastörize edildiğinde, içerisindeki bazı faydalı enzimler yok olur. Bu faydalı enzimler, sütün sindirimine ve emilmesine gerekli olan laktaz, galaktaz, fosfataz gibi enzimlerdir. Bu enzimler olmadığı zaman sütteki kalsiyum alınamaz ve bağırsaklardan emilimi, dolayısıyla da hazmı zordur. Pankreas, bu pastörize sütü sindirebilmek için zorlanır. Enzim sentezlemek, salgılamak ister. Zorlanan pankreas ise bir süre sonra tükenir.”

BU ÇOCUKLAR ERKEN DİYABET OLABİLİR

Bebek sindiremezse yani pankreas tükenirse ne mi olur? Maazallah bu sütü alan bebekler erken yaşta diyabete yakalanırlar. Şu an için dünyanın en tehlikeli salgını diyabettir. Yaşam kalitenizi alt üst eder. Verimliliğinizi sıfırlar. Yüzlerce hastalığa davetiye çıkarır. Tedavilerinizi imkânsıza doğru sürükler.

Bundan kim çıkar elde eder? Tabiî ki de bu projenin sahibi küresel şeytanî aktörler. Hem milletler olarak dertlere gark olur, hem de kısa, orta ve uzun vadede onlara rakip olmaktan çıkar. İlaç bağımlısı olurlar. Artık tıp endüstrisi denilen acı reçetenin kölesi olurlar.

En büyük korkuları, gelecek nesillerin, kurdukları şeytanî planı fark etmesi ve dünyada yeni ve güçlü bir bahara yol açacak girişimlerde bulunmaları. Bunun olmaması için çeşitli adlar altında projeler derinden sürdürülüyor. Anlayacağınız, şeytan ayrıntı da gizli. Yani adamlar bir taşla, bin bir kuş vurma peşinde. Bizimkilere üç beş afili cümle kurdun mu, üç beş vaat üfürdün mü nasılsa ağa düşer. Dinmiş, toplumun geleceğiymiş, derin düşünmekmiş bunlar bize göre dertler değil artık. Sam amcanın veletleri düşünür, yazarçizer, bizden iyi taşeron mu bulacaklar? Nasılsa biz hayrına sahneleriz.

DİNDARLAR NEDEN DUT YEMİŞ BÜLBÜL GİBİLER?

Bu mesele, -İslam’la ne kadar bağları kaldıysa ve- adına “İslam Dünyası” denilen yörelerde, yararları/mahsurları şeklinde bir süredir tartışılıyor. Netice itibariyle her zaman olduğu gibi çoğumuz dut yemiş bülbül gibiyiz. Bazılarımız ise “iktidara zarar verme” endişesini yaşıyor. (İktidar zarar görmesin ama insanlık veya bir insan zarar görse ne olur, değil mi?) Çok azı ise feryat ediyor: ‘Yapma! Bu ateş gelir seni de yakar!’ diye.

GİZLİ ŞEYHÜLİSLAM’ MI?

Duyarlar duymazlar bu onların sorunu. Ama emirleri altındaki “Diyanet” 10 ay önce yazdığı metinlerin mürekkebi kurumadan makas değiştirip, siyasetin girişimini akredite etti bile. Nasıl etmesin ki, son zamanlarda adı “gizli şeyhülislam”a çıkan zatı şahaneleri onay vermiş konuya. Farkında mısınız, hemen her konuda Diyanet ve ‘gizli şeyhülislam’ın fetvaları ne kadar da tek kalem izlenimi veriyor.

İSLAMCI YAZARLAR NEREDELER?

Beni bir konu çok şaşırtıyor. O da her konuda ahkâm kesen İslamcı kalemlerin, bu konuyu bilmiyor, bilemiyor, yazamıyor olmaları. Onların yazabilmesi için, illa Başbakan’ın olumlu veya olumsuz tepki mi vermesi gerekiyor acaba? (Bunun içinde, Başbakan bu konuda da konuşsun diye duaya mı çıkmalı?)

Haksızlık etmeyelim, kadın kalemlerden Ayşe Böhürler ve de kalemi sivri uçlu yazarlardan Hasan Karakaya önemli çıkışlar yaptılar. Başka var mı bilmiyorum ama her ikisinin de çıkış noktası oldukça isabetli. Ak Parti kurucusu olan Böhürler’in kendi partisine yönelik; “Bu mudur dindarlar olarak geleneğe sahip çıkma stratejimiz

Yorum Yap

Yorumlar

Bazı Haberler

Tayvan'ın satılan yumurtalar telafi edilir de Türk halkının yediği ne olacak

Tayvan'ın satılan yumurtalar telafi edilir de Türk halkının yediği ne olacak

Tayvan'ın Türkiye'den aldığı yumurtalarda yasaklı antibiyotik madde bulundu. Tayvan telafi edilmesini istiyor. Peki Türk ahlkına yetirilen ve yedirilmekte olanlar ne olacak?

Mobilya ve diğer ev ürünleri sizi kanser ediyor

Mobilya ve diğer ev ürünleri sizi kanser ediyor

Dünya Sağlık Örgütü’nün raporuna göre, mobilyalarda kullanılan boya ve vernik gibi malzemeler kanserojen madde içeriyor.

Rusya GDO'yu yasakladı

Rusya GDO'yu yasakladı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülkede genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvanların üretimi ile yetiştirilmesini yasaklayan kanunu imzaladı.