Anasayfa / Mahmut Toptaş / Obezler ülkesinden şişmanlık ilacı
Mahmut Toptaş

Mahmut Toptaş

Eklenme Tarihi: 24 Ekim 2013 00:00

Obezler ülkesinden şişmanlık ilacı

Fazladan yük taşıyan insanımıza da “Şişman” diyoruz.
Sünnete uygun beslenmediğimizden, yönümüzü hep batıya döndüğümüzden, yiyip içmemizi batı değerlerine göre değiştirdiğimizden biz de şişmanlamaya başladık.
Sevdiğim bir dostumla akşam sohbeti yaparken şişmanlığına çare bulduğunu, bir haftada üç kilo verdiğini, böyle giderse yüz kilonun altına çok kısa bir zamanda düşeceğini anlattı.
İlacın Amerika’da üretildiğini, eczanelerde satılmadığını, pazarlama yoluyla satıldığını ve çok etkili olduğunu söyledi.
Ben de kendisine aktarda çalışan ve benim tefsir derslerine de katılan birinin bana, “Dükkâna başı dazlak biri girdi ve yılan zehri sordu, ‘Var ama ne yapacaksın?’ dediğimde; ‘Başımda saç bitmesi için süreceğim’ deyince ben hiçbir şey demedim ve dazlak başımı gösterdim” dediğini anlattıktan sonra; “Dünyanın en fazla obez/aşırı şişman adamların olduğu ülkenin Amerika olduğunu yazıp söylüyor medya. Atalarımız, ‘Kelin ilacı olsa kendi başına sürer’ sözünü hatırlattım ve kullanmamasını anlatmaya çalıştım.”
Ama söz, iş kadar etkili olmaz.
İçtiği ilaçlar onu üç kilo hafifletmiş. İçmeye devam etti.
Altı ay sonra ise verdiğinin iki katını alıverdi ve dediğime geldi.
Saç ekim merkezinin bulunduğu hastanede dazlak doktorların varlığı da bir şeyler söyler bana.
Türkiye’nin hem başbakanlığını hem cumhurbaşkanlığını yapan Sayın Süleyman Demirel’in saç ektirmemesi de bir şeyler anlatır hepimize.
Doktor ve para sorunu olmadığı halde ektirmiyor.
Dünyanın hormonlu sebze ve meyve ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayan şirketin sahip ve yöneticileri hormonsuzu yiyorsa onlar da bir mesaj veriyor demektir.
Parkinson hastalığına tutulan bir tanıdığım, on yıl bu hastalığı çekti.
İlacını aldığı zaman normal olarak çarşıya çıkıyor, bisiklete biniyor, araba kullanıyor ve eve dönüyordu.
Zamanı gelince ilacını almamışsa vücudu kilitleniyordu.
Derken İstanbul’da bir hastane beyne pil takıp eski haline getiriyormuş haberini duyunca geldi, muayene oldu, çok yüklü bir paraya pil taktırmayı kabul etti.
Ben doktor olmadığım için “Yaptırma, pil taktırma” diyemedim ama parası ve imkânları ondan daha iyi olan Muhammed Ali Clay’ın da Parkinson hastası olduğunu ama pil taktırmadığını anlattım.
Doktorun muayenehanesinde pil takılanların titreyerek gelip oynayarak çıktığını gösteren CD’leri de izleyince hemen ameliyathaneye koştu ama o gencecik, neşeli adamın hastaneden cenazesi çıktı.
Atalarımız, “Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder” der.
Eskiden, “Doktoruna danışmadan ilaç veya bitkisel destek alma” geçerliydi ama bu günlerde fabrikasını kapatıp hastane açanlar, tarlayı satıp sağlık merkezi kuranların neler yaptığını ve neler yapabileceklerini mesleğine saygılı doktorlarımız daha iyi bilirler ama Hollanda, obeziteden ölen her adamdan erken öldüğü için 50 bin dolar tasarruf yapıyormuş.
Aynı adam obez olmaz, altmışında ölmez ve seksenine varırsa Alzheimer, yatalak, felç hastalıkları gibi pahalı tedaviler başlatacağından erken gitmesi daha ekonomik imiş.

Yorum Yap

Yorumlar

Bazı Haberler

Topuk kanı baskısı hakkında dilekçe örnekleri

Topuk kanı baskısı hakkında dilekçe örnekleri

Topuk kanı zulmüne maruz kalmışsanız. Aşadığınız duruma göre aşağıdaki dilekçeleri kendi bilgilerinizle doldurup ilgili makamlara müracaat edebilirsiniz.

AB'ye göre çöplükten giyinmek şart

AB'ye göre çöplükten giyinmek şart

Avrupa Birliği'nin pamuk kıyafetlere yönelik yasak kararı tek dünya, tek din, tek sağlık, tek para derken tek kıyafete çağına geçilmesinin yeni habercilerinden biri olarak yorumlandı.

Topuk kanı zorbalığından son aşama

Topuk kanı zorbalığından son aşama

Hukuk bilmez bir savcı, 2,5 aylık bebeğe ailesi topuk kanı aldırmayı gerekçesiyle kayyum tayin etti.